
Ne yaparsan yap,
AŞK ile yap!
Aşksız, sevgisiz yapılan hiç bir iş başarıya ulaşmıyor arkadaşlar. İyi ya da kötüye (ki ikisi de zaman ve şahıs itibariyle görecelidir) hizmet etse dahi nihayetinde başarı başarıdır neye hizmet ettiği pek önemsenmez. Çoğunlukla bir kişiye ender olarak bir topluluğa ait olur.
Bugün üniversitemde katıldığım bir söyleşi sonrası bende yarattığı hali yarın nurlar içinde yatsın Rumi’nin düğün gecesinin haletiyle birleştirip iki satır yazmak istedim. Mazur görün dilerim.
Başarı için odaklanma, odaklanma için motivasyon ve nihayetinde motivasyon için sevgi yani o konuya ilişkin arzu gerektiğini dinledim bugün. Şahsımı son zamanlarda en çok rahatsız eden konulardan tutun da mesleğimize ve hatta Türkiye’nin dahası Dünya’nin en temel sorununun sevgisizlik olduğu konusunda bir daha ikna oldum. Yoksa değil mi ki Mevlana’dan tutun İsa’ya kadar sevgi ve aşk temelinde şekillenen insanlık felsefesi yaratılmamış olsun.
Kendi gündem ölçeğimizden baktığımda ise bugünkü yöneticilerimizin eksikliğini ve muhtemeldir ki gelecekte seçeceğimiz yönetimlerin karşılaşacağı eksikliklerin temelinde meslektaşına karşı sevgisizliği görüyorum.
Tamamıyla birbirinden ilgisiz sosyolojik yapıların içinden habelkader rehber olmuş insanların birbirini sevmesini beklemek kendi hesabıma hatalı bir davranış olmuş kabul etmem gerekir.
Biz mücadeleyi en baştan, daha cami sırasında birbirimize selam vermemeye başladığımızda kaybetmişiz. Hal böyle iken tutmuş safiyane duygularla cami çıkışında dayak yiyen meslektaşla dayanışma çağrısı yapmış gelmeyene kızmışız. Yüreğinde sevgi olmayana “neden sevgin yok” diyerek kızmış kendimizde olan o sevgiyi de köreltmişiz. Ekmek mücadelemizde sanki tek sorunu acentalar gibi algılamışız. Hiç dönüp kendimize biz bunu hakedecek ne yaptık diye sormamışız.
Halbuki öyle miydi? Her yeni bir işe başlayan ya da göreve yeni gelen kişi bir motivasyonla ve o motivasyonun beslendiği bir sevgi kaynağı ile başlıyor. Peki ne oluyor sonra? O sevgi, o motivasyon, o odak kayboluyor ve haliyle beklenen başarı da hiç gelmiyor.
Geçenlerde bir meslektaşım bana “sen de benim gibi yapıyor herkese 10 vererek başlıyorsun” demişti. Çok doğru bir tesbitti. Kimileri hümanist bulsa da bedeli itibariyle ağır yan etkileri olabiliyor itiraf etmeliyim. Yaşadıklarımız içimizdeki sevgiyi yok edebiliyor. İster istemez yozlaşıyoruz. O ilk günkü ideallerin motivasyonundan uzaklaşıyor ve uzaklaştıkça da kendimize yabancılaşıyoruz.
Her bir kişi ve olay namına yarattığımız sevgi barındırmayan duygular içimizi kemirip bitirebilir. Halbuki bizim ihtiyacımız saygı ve nezaket dahası her hareketimizde ŞIKLIK. İçimiz de dışımız, dışımız da içimiz kadar şık olmadıkça mücadelemizin bir anlamı olmayacak.
Bu nedenlerden ötürü seçim günü sabahı herkesin üzerinde hem fikir olacağı bir Divan seçilmesini, İbra sürecinin bizlere yakışır bir ŞIKLIKTA geçmesini umarım.
Herkese şimdiden güzel bir Şeb-i Arus dilerim