
‘’İzmir ‘’denince akla ilk gelenler listesi rakı, balık, çiğdem, boyoz, kumru, kordon, Çeşme diye uzar gider. Şüphesiz hepsi kendi sınıfında çok kıymetli değerler arasında. Dünya’da ‘’İzmir’’ denince akla ilk HOMEROS gelir. Bizlerde Homeros’u tanıyoruz aslında, meslek gereği ya da hobisi ilgisi olanlar bir kenara herkes mutlaka Truva’dan bir mitolojik isim hikaye okumuş veya duymuştur. Yaklaşık on senedir sürdürdüğüm Macera Atölyesiyle binlerce öğrenciye müze etkinlikleri yaptığım zamanlarda hissetmiştim Homeros’a ait bir müzenin eksikliğini. Çocukları Homeros ile tanıştırmak büyük bir keyif fakat elde bir iki heykelden başka gösterecek görsel veya Homeros’a dair bir etkinlik, festival ve müze bulunmadığı için hemşehrim Homeros’un dünya tarihindeki önemini gösteremedim. Eksik kalıyordu sizler de bilirsiniz görsel hafıza güçlüdür ve hayal gücünü artırır ve merak uyandırır. Peki bizler Anadolu’da bu kadar ismi geçen, hatta İzmir Meles’in kenarında doğmuş, oynamış ve büyümüş, günümüze iki önemli eser bırakmış ozanımıza müze yapmayalım mı? Çocuk dostu, aynı zamanda yetişkinlerinnde severek ve keyifle gezebilecekleri, Homeros’un hayatını, hikayelerini, yarattığı kahramanlarını görebileceğimiz etkinliklerin düzenlendiği bir HOMEROS MÜZESİ yakışırdı İzmir’e. İzmir Büyük Şehir Belediyesi’ne sunduğum müze projemin kabul haberi ile kolları sıvadım ve başladım çalışmalara.
Sibel Dündar
“İnsanların soyu da yaprakların soyu gibidir; Rüzgar kimi zaman onları yere saçar ve kimi zaman da Bahar onları yeşil ağaçların üzerinde yeşillendirir. İnsanların soyu da böyledir işte: Bir taraftan filizlenir, diğer taraftan silinip gider.” İlyada, HOMEROS