İçemeyeceğim çorbanın başında durmak

0
1998

Hasan Barış Partal

TUREB Delegesi

24 Ocak 2016 – İstanbul

Şaşırdım mı? Hayır!

Bekledim.. bir gün geçti, iki gün geçti.. Recep Ahmet farketti, yazdı. Emin olamadılar üç kişi de telefon açtı kendisine teyit için fakat itham sahipleri bir özür dileme gereği bile duymadılar. Şaşırdım mı? Hayır! Özür dilemek nezaket ile ilgili bir kavram olduğundan beklemedim bile.

Muhattabı olmaya çalıştığı insan hakkında öncelikle doğru bilgiyi edinemeyen zümrenin beni saat 10.20 itibariyle meydanda hazır kıt’a bekleyen asker gibi göremedikleri için bu derece fütursuzca yazabilme hakkını kendinde bulmaları sadece utanç vericidir.

Kimsenin oyu cepte garanti değil denmedi mi?

Siz söyleyin, Oda ya da Birlik genel kurullarında uygun gördüğü listeden aday olmayı fırıldaklık; dahası açıklanması güç bir biçimde Türkiye siyasetinden parti değiştirmelerinden örnek veren bir anlayış ile hangi meseleyi bilimsel bir temel üzerinde konuşabiliriz? Halbuki o kadar da söylendi “kimsenin oyu cepte garanti değil” diye. Arkadaşlar, alışıla gelmiş particilik düşüncesiyle siyaset yapılmamalıdır meslek yönetiminde. Birincisi cephe o kadar da geniş değil. mücadele edilecek yerler belli kitle de belli. İkincisi iyi ilişkiler kurulacak bürokrasi belli bakan belli. Asıl belli olmayan İRO Başkanının kararlarını almasında etkin olan kimseler. Kimlerin olduğu belli olmayan hangi kirter ve ölçütlere göre karar vediği bilinmeyen bir polit büro var karşımızda ki o büro, başkanı çalışmak istediği kişilerden bile soyutlayabiliyor.

Sinek küçük evet…

Okuduğunuz bu yazı altında imzası bulunan kişi defalarca söyledi,  Şerif Başkanı defterden silme nedenlerinden çok daha fazlasını (kimilerini -ki onlar kendilerini bilirler- tenzih ederim) RİŞ zihniyeti ve Eğinlioğlu topluluğu, SRİ vesaire çeşitli suretlerde verdiler. 2015 kışında Nazım Hikmet kültür merkezindeki toplantıda “illa ki yönetim kurulunda olmam gerekmez dışarıdan da destek veririm” diyen şahsımı mütemadiyen iktidar hırsı ile tarif etmek düpedüz aymazlıktır kendini bilmezliktir. Sansür var diyerek alternatif yazışma platformu kurup orada sansür uygulamak düpe düz bizleri salak yerine koymaktır. Sırf  “bu olmasın” diye İstanbul dışından yönetici ithal etmek ise tarife imkan olmayan bir tutumdur.

Haliyle, tabii ki beş parmağın beşi bir değil. Yaşananları genele matuf kılmak doğru değildir fakat sinek ufak olsa da mide bulandırır. İçemeyeceğim çorbanın başında durmak bana doğru gelmedi. Olan budur arkadaşlar.

Sedat Bey’in nezaketi

Evet, bir dönem Dr. Sedat Bornovalı’nın yönetimini geçmiş yıllardan gelen kuşkularla takip ettim. Neticede İnisiyatifi görevini yerine getirmeyen oda yöneticileri nedeniyle kurmuştuk. Sultanahmet cami girişinde yapılan bariyerler, dönemine rastlayan Hayri’nini iki davasına da ilgi göstermesi, Adalar kaymakamı ile görüşmesi gibi hususlar kendisini takdir etmeme ve tüm meslektaşları kucaklayıcı tavır yönünde umut sahibi olmama neden oldu. Zor tabii, bir tarafta bir buçuk senedir emek verdiğim fakat gerçekte kimin yönettiği belli olmayan bir hareket öte yandan getirdiğim tüm eleştirilerilerime rağmen Sedat Bey’in listesinin ilanına saatler kala yaptığı teklif. Benim nazarımda olgunluk işareti olan bu teklifi reddetmek nezaketsizlik olurdu.

Son söz,

Güzel insanlar, değerli meslektaşlar,

Bu metnin altında imzasını gördüğünüz kişi her ne sebeple olursa olsun bir ünvan ya da kartvizit hedeflemiş değildir. Elbette ki benim de hayatımda ulaşmayı hedeflediklerim var fakat bunlar bir kartvizit ölçeğine sığamayacak büyüklükte başarılardır. Bundan ötürü “neden oradan aday olmadın? şuradan aday olsaydın daha çok oy alırdın” gibi ifadeler ile hiç mi hiç ilgilenmedim ve de ilgilenmiyorum. Eğer ajandamda bir koltuk işgal etmek olsaydı bunu elde etmenin önünde (kendimle çelişme pahasına da olsa) geçemeyeceğim bir engel yoktu.

Hayat uzun, iktidar dönemleri kısa, yüz yüze bakacak günlerimiz var daha. Unutulmasın ki bugünün başkanı da bir zamanlar eski başkanı desteklemiş idi. Hatta o bir türlü sevemediğiniz başkanı (ancak bugün gerçekleşen) ibra etmeme fikrinin sahibi başımıza getirmişti. Oluyor böyle insanlar zamanla birbirleriyle çalışamayacaklarını görüyorlar. Bundan dolayı kimseye kızmamak gerekir.

Tüm bunlar bir yana dün söylediklerini yapacak olanları bekliyoruz hepimiz. 575 gün nasıl yorulmadıysak bir 575 gün daha gerçeklerin ortaya çıkarılması için çağrıda bulunmanın vakti de gelir elbet.

Kalın sağlıcakla

 

Hasan Barış Partal

CEVAP VER